Jale’ nin Hamileler Kulübü' nde tanıştık, çocukları doğurduk sonra zaten hep buluştuk hep toplandık… Çocuklara da iyi oldu tabii. Sonra baktık biz dördümüz iyi anlaştık Agi, Figen, Çiğdem, ben (Esin) akşam da çıktık, kocaları çocukları postalayıp evde felekten bir gece de çaldık, sonra bu duruma kocaları da kattık. Daha da yetmedi bizim kızlar toplandık, Kartepe’ ye tırmandık. İşte bizim dörtlünün en heyecanlı aktivitesi…
Agi’ nin evindeyiz oradan buradan konuşuyoruz. Figen zaten daha öncede söylemişti ama o gün bir daha “ Ya dördümüz bir yere gidip bir gece kalsak ne güzel olur” dedi. Baktık Kartepe hem yakın, hem uygun hadi dedik gidelim birazda kayarız hem değişik hem eğlenceli olur. Dağ havası, bol hava bol gıda iyi bir şarj olur geliriz dedik. Yaklaşık bir ay öncesinden tarihi karalaştırdık ki büyük gün 11 Şubat olacak! Gün büyük gün çünkü Agi ve ben ilk defa milli olacağız çocuklarımızdan ayrı bir gece geçireceğiz. (çocukların en küçüğü 1,5 en büyüğü 3.5 yaşında) Neyse geri sayım başladı herkeste bir heves gideceğiz, dağıtacağız, eğleneceğiz…
Ve 11 Şubat sabah saat 7 itibariyle herkes kapısının önünde, elinde telefon bekliyor “geldim aşağıdayım” zilini. Koydum çantayı bagaja bindim arabaya. İlk durak Çiğdem. Aradım. “Şekerim ben geliyorum.” Sonra sırayla Agi ve Figen. Doluştuştuk arabaya, öpüştük, koklaştık. Sabahın körü kimse kahvaltı etmemiş. Durduk Okko’nun önünde süper sandviçler meyve suları, sonra yola devam. Ufak bir sabah trafiğinin ardından gişeleri geçtik ve tam gaz Kartepe. Yaklaşık 1 saat sonra bizi Kartepe’ye çıkaracak olan servisin yerindeydik. Arabayı otoparka bıraktık bindik servise ve çıktık bizi süprizlerle bekleyen bir gecelik tatilin oteline.
İlk bomba;Biz dört kişilik odada kalacağız diye liseliler gibi heyecanla otele kayıt yaparken resepsiyon görevlisi şöyle dedi: “Apart odalarımızda ısıtma sistemindeki teknik bir arızadan dolayı sizleri otel odasına alacağız. Yani iki ayrı oda vereceğiz.” Aaaaaaaaaaaaaa hiç oldu mu şimdi bu bizim kızların konseptine uymaz. Biz beraber kalacağız! Önce Figen aldı sazı eline “Yok biz dördümüz aynı odada kalmak istiyoruz başka bir şey ayarlayalım.” dedi. Sonra nasıl oldu bilmiyorum ilk kimin ağzından çıktı suit oda lafı ama resepsiyon görevlisi biraz gerilerek yok orası olmaz fiyat farkı var dedi. Çiğdem devreye girdi. Çiğdem konuşurken resepsiyon görevlisi tek kaşını kaldırdı bizim Çiğdem bu çalıma çıldırdı ve sazı tekrar çalmaya başladı.. “Siz o çalımı falan bırakıyorsunuz biz beş dakika içeri gidiyoruz sizde bize ısınma problemi olmayan dördümüzün beraber kalabileceği bir oda ayarlıyorsunuz.” Dedi. Sonra da bize dönüp ”hadi kızlar biz gidip bir kahve içelim” dedi. Bizim kahveler bittiğinde suit oda emrimize koşulsuz amadeydi. J
İkinci bomba;Odaya çıktık, herkes kendine yatak beğendi. Hadi dedik hemen giyinip kayağa gidelim. Fakat Agi “Ben biraz kötüyüm midem bulanıyor, siz gidin biraz dinlendikten sonra yanınıza gelirim.” dedi . Bizde onun bu durumunun çok üstünde durmadık, sandık ki onu araba tuttu bir gece öncesinden kızlarına yaklaşık on kere kalktığı için uykusuz, yani bir iki saate yanımıza gelir. Ama nereden bilelim ki hain migrenin saldırıya başladığını!
Üçüncü bomba; Neyse bir heves indik üstümüzde kayak kıyafetleri, kar botları falan… Gittik resepsiyona ski pass’larımız aldık ama aynı zamanda havamızı da aldık! Sebep: Pistler kapalı!
Sadece açık olan baby-liftle orada ki kafeye gittik sıcak şarap, sucuk ekmek biraz havamızı bulduk. Ve her şeye rağmen sorumluklardan uzak olmanın verdiği rahatlamayla yine günümüz su gibi akıp geçti .
Nerdeyse 1 ay boyunca hayalini kurduğumuz, oda da dağıtmak için şarap bile taşıdığımız bu gece nasıl bir fiyaskoydu böyle… Yemeğe inip geldikten sonra pijamaları giyip yataklara girdik. Bari Avrupa Yakasını seyredelim biraz çikolata yiyelim falan diye ama bekle Allah bekle dur. Avrupa Yakası ha başladı ha başlayacak… Evet sonunda dizi başladı ama Avrupa Yakası değil Adanalı! Sonuç olarak saat 21:30 olduğunda herkes uslu uslu yatağına girmiş yorganı kafasına kadar çekmişti.
Ertesi sabah dönüş hazırlığına hemen başladık. Önce bizi gelip alacak olan servisi aradık ve daha erken gelmesini istedik. Hiç değilse Maşukiye’de öğle yemeği yeriz diye düşündük. (Bu arada Agi bütün gün ve gece yattığı için iyileşmişti). Otelden çıktık, servise bindik, aşağıya indik, arabaya bindik. Restorana gittik. “KAPALI”. İçimden pes dedim. Bu durumda bizde hemen yola koyulduk ve İstanbul’a döndük. Dışarıda Kartepe’de yiyemediğimiz güzel bir yemek yedik ve evlere dağıldık. SON!
Yine de çok güzeldi, çok keyifliydi, muhabbet, gır gır, şamata, gülme krizleri yerli yerindeydi ve bize de anacak çok güzel bir anı oldu. Bizim kızlar bu sefer tam istediğimiz kadar olamadıysa da bir daha ki sefere yola ekmek kırıp çıkalım diyorum ben. J
Sevgilerimle
ESİN AYBAR