 Geleneksel Türk mantığına göre, bebekler kat kat, lahana gibi giydirilmelidir. Yazın ortasında bile cocuga kat kat giydiren arkadaslarımın kulaklarını çınlatıyorum! Halbuki en çok da böyle giyindirilen ve sakınılan bebekler hasta oluyorlar. Hava değişikliklerinden daha cok etkileniyorlar. Giydir soyun daha beter oluyorlar. Bakınız yabancı çocuklara, hepsi yaz-kış, incecik dolaşırlar. Yazın çıplak ayakla koştururlar. Halbuki literatür bu konuda da çok net: İlk 4 gün bebek üşür, yaz da dahil. Bu yüzden ilk 4 gün biraz sakının, ama sonra abartmayın!! İngilizler abartıp odasını 18 derecede tutun diyorlar ama ben denedim yazın sabaha kadar klima calıssa bile bizim oda en fazla 23 dereceye iniyordu. Kış günlerimizi yasadığımız bu günlerde de Alp'in kaloriferini kapattık. Selda evin bu tarafı Erzurum gibi, buz gibi diyor!! (Onun odası cok sıcak) Onun buz gibi dedigi derece yine 23 derece. Yani biz millet olarak gercekten sıcağa alışkınız, 23 bile cok soguk geliyor. Bizim evin genelde derecesi bu. Alp'in üstüne sadece 1 tane penye tulum giydiriyoruz. Üstüne hırka-yelek falan yok. Aslında bastan baslayalım: Alp Temmuz'da dogdu. Hastanede body-sapka giydirdiler. Bıngıldak en çok ısı kaybedilen yermiş, bu yüzden sapka önemli. (Sadece ilk birkaç gün) Eldiven hayır cünkü bebek dokunarak öğreniyor. Yüzünü çizecek diye eldiven giydirirseniz, onun en önemli keşfetme duyusunun önüne set çekersiniz. Bu size kalmış birsey. Biryeri çizilse de, sütünüzden sürün, 1-2 gün içinde geçiyor zaten. Hastaneden çıktığında, kolsuz ve bacaksız bodyler ile gezdi. Zaten bolca sling ile gezdirdiğim için, benim ısım ona geciyordu. Ya da body üstüne kundak yapıyorduk. Yanımızda yatarken doktora da danısarak klima altında yatırdık. Doktor, nasıl alısırsa öyle gider, yatırın dedi. Biz de zaten bu cevabı bekliyorduk!! Eylül ayında 2 aylık olup tatile gidene kadar hiç çorap vs giydirmedik Alp'e. Pusete koyduğumuzda da penyeden yapılan örtüsünü serdik üstüne. Böylece Eylül ortası oldu. Uçaga vs binerken biraz daha iyi giydirdik. Ekim geldiğinde ise sokaga hala tulum ile cıkıyordu ama ya tam tulum, sapka ve hırka giydi, ya da bacaksız body altına esofman, corap, hırka giydi. Ama Alp en çok tam tulum ile mutlu oluyor, kendisini sıkan birşey olmadığı için galiba..Evde yavas yavas tam tuluma gecti ama içine hiçbirsey giydirmeden. Kış aylarına geldiğimiz bu günlerde hala tam body giyiyor. İçine birşey giydirmeden.. Ev hala 23 derece. Bu ısıda cok mutlu oluyor. Sıcak eve gidince de fenalık geciriyor. O zaman biraz daha soymak zorunda kalıyorum, cok ama cok mutlu oluyor. Şimdi hatırladım: Amerikan Hastanesi'nde tembih etmişlerdi. Bebek meme emerken müthiş bir efor sarfediyor. Emzirirken sakın bebeği fazla giydirmeyin, hatta biraz üstünü inceltin dediler. (Eğer kat kat giyiniyorsanız. ) Hatta yaz aylarında bebeğinizi çıplak bırakıp siz de üstünüzü çıkartıp emzirin. Müthiş bir ten teması sağlarsınız, bundan büyük mutluluk olur mu?? Kıssadan hisse: Nasıl alısırsa öyle gider! Eskimo bebekleri düşünün, fazla lahana gibi giydirmeyin. Siz üşüseniz bile oda ısısına bakın, fazla abartmayın.. gibi giydirilmelidir. Yazın ortasında bile cocuga kat kat giydiren arkadaslarımın kulaklarını çınlatıyorum! Halbuki en çok da böyle giyindirilen ve sakınılan bebekler hasta oluyorlar. Hava değişikliklerinden daha cok etkileniyorlar. Giydir soyun daha beter oluyorlar. Bakınız yabancı çocuklara, hepsi yaz-kış, incecik dolaşırlar. Yazın çıplak ayakla koştururlar. Halbuki literatür bu konuda da çok net: İlk 4 gün bebek üşür, yaz da dahil. Bu yüzden ilk 4 gün biraz sakının, ama sonra abartmayın!! İngilizler abartıp odasını 18 derecede tutun diyorlar ama ben denedim yazın sabaha kadar klima calıssa bile bizim oda en fazla 23 dereceye iniyordu. Kış günlerimizi yasadığımız bu günlerde de Alp'in kaloriferini kapattık. Selda evin bu tarafı Erzurum gibi, buz gibi diyor!! (Onun odası cok sıcak) Onun buz gibi dedigi derece yine 23 derece. Yani biz millet olarak gercekten sıcağa alışkınız, 23 bile cok soguk geliyor. Bizim evin genelde derecesi bu. Alp'in üstüne sadece 1 tane penye tulum giydiriyoruz. Üstüne hırka-yelek falan yok. Aslında bastan baslayalım: Alp Temmuz'da dogdu. Hastanede body-sapka giydirdiler. Bıngıldak en çok ısı kaybedilen yermiş, bu yüzden sapka önemli. (Sadece ilk birkaç gün) Eldiven hayır cünkü bebek dokunarak öğreniyor. Yüzünü çizecek diye eldiven giydirirseniz, onun en önemli keşfetme duyusunun önüne set çekersiniz. Bu size kalmış birsey. Biryeri çizilse de, sütünüzden sürün, 1-2 gün içinde geçiyor zaten. Hastaneden çıktığında, kolsuz ve bacaksız bodyler ile gezdi. Zaten bolca sling ile gezdirdiğim için, benim ısım ona geciyordu. Ya da body üstüne kundak yapıyorduk. Yanımızda yatarken doktora da danısarak klima altında yatırdık. Doktor, nasıl alısırsa öyle gider, yatırın dedi. Biz de zaten bu cevabı bekliyorduk!! Eylül ayında 2 aylık olup tatile gidene kadar hiç çorap vs giydirmedik Alp'e. Pusete koyduğumuzda da penyeden yapılan örtüsünü serdik üstüne. Böylece Eylül ortası oldu. Uçaga vs binerken biraz daha iyi giydirdik. Ekim geldiğinde ise sokaga hala tulum ile cıkıyordu ama ya tam tulum, sapka ve hırka giydi, ya da bacaksız body altına esofman, corap, hırka giydi. Ama Alp en çok tam tulum ile mutlu oluyor, kendisini sıkan birşey olmadığı için galiba..Evde yavas yavas tam tuluma gecti ama içine hiçbirsey giydirmeden. Kış aylarına geldiğimiz bu günlerde hala tam body giyiyor. İçine birşey giydirmeden.. Ev hala 23 derece. Bu ısıda cok mutlu oluyor. Sıcak eve gidince de fenalık geciriyor. O zaman biraz daha soymak zorunda kalıyorum, cok ama cok mutlu oluyor. Şimdi hatırladım: Amerikan Hastanesi'nde tembih etmişlerdi. Bebek meme emerken müthiş bir efor sarfediyor. Emzirirken sakın bebeği fazla giydirmeyin, hatta biraz üstünü inceltin dediler. (Eğer kat kat giyiniyorsanız. ) Hatta yaz aylarında bebeğinizi çıplak bırakıp siz de üstünüzü çıkartıp emzirin. Müthiş bir ten teması sağlarsınız, bundan büyük mutluluk olur mu?? Kıssadan hisse: Nasıl alısırsa öyle gider! Eskimo bebekleri düşünün, fazla lahana gibi giydirmeyin. Siz üşüseniz bile oda ısısına bakın, fazla abartmayın..
|
Eski adetler yine ortaya çıktı! Ninelerimiz doğru biliyormuş arkadaşlar, kundak yine gündemde. Birara kalça çıkıklığ  ı yapıyor diye kundak kötülenmişti. Yok denmişti. Son 1-2 senedir yine gündemde ve revaçta. Kundağın birçok faydalarından bahsediliyor: Kundak bebeği anne karnında gibi hissettiriyor. Bu da bebeği kendini güvende hissettiriyor
Devamını oku...
Bu konu çok merak edilir. Hakkında çok tartışılır. Size Gelişim Uzmanı Sinem Olcay'ın kaleme aldığı bir makaleyi referansları ile beraber aşağıda sunuyorum: Uyku Eğitimi İçin Ağlatmak Bebeğime Zarar Verir Mi? Ağlamasina uzun süreli cevap verilmeyen bebeklerin stres hormonu cortisol’un artmasi dolayisiyla gelişimsel açıdan dezavantajli oldugu bilinmekte ve o nedenle, ebeveynlere bebeklerinin ağlamasina tutarlı şekilde cevap vermelerini ciddiyetle tavsiye edilmektedir. Ancak, ağlamanin bebek gelişimindeki olumsuz etkisi ve bunun uyku eğitimi ile ilişkisi hakkında yorum yaparken cok dikkat edilmesi gereken bir nokta var: “Gelisime zarar verecek kadar ağlatmanın tanımı nedir?” http://askdrsears.com/html/10/handout2.asp ‘daki yazıda verilen referansların çoğunda doğal olarak excessive crying (aşırı ağlama) ve child maltreatment (çocuğa kötü muamele)’nin gelişime verdiği zarardan bahsediliyor. “Maltreatment” ve “excessive crying” tanısı koymak icin gün boyunca cocuğun ağlamasına izin veriyor olmak ve bunu haftalar hatta aylar boyunca yapıyor olmak gerekir. Uyku eğitimini doğru zamanda alan bebekler sadece birkaç gece ağlıyorlar. Buna “excessive crying” ya da “child maltreatment” demek mümkün değil. Ayrıca, “Uyku eğitimi almayan bebeklerin toplamdaki ağlama süresi uyku egitimi alan bebeklere göre çok daha uzundur.” (Dixon, Monroe & Jakim, 1981; Hicks & Pellegrini, 1977; Weissbluth; 2003) Uyku eğitimi verilecekse erken zamanda verilmesi gerekir dememizin sebebi zaten bu. 9-10 aylik bir bebeğin uyku eğitimini tamamlamasi 3-4 aylik bir bebeğe göre daha uzun sürer. Yani büyümüş bebekler daha fazla gün boyunca daha fazla ağlar. Buna “excessive crying” denilebilir. Ayrıca, büyümüş bir bebeğin korku, yalnizlik gibi duygulari ve nesne sürekliliği algısı olusmustur. Bu açıdan, aglamasina cevap vermemeniz duygusal zorlanmaya ve sizinle kurmakta oldugu bağ açısından zarara yol acabilir. Büyümüş bebeklerin aksine, 3-4 aylık bebeklerin duygu repertuari cok sınırlıdır. Ilk aylarindaki bebeklerin ağlamasina “korktu, üzüldü, yalnızlık hissetti ya da kızdı” gibi duygusal atıfta bulunmak mümkün değildir. Arastirmalar, bebeklerin ilk dogduklarında bir pozitif (memnuniyet), bir de negatif (sıkıntı) olmak üzere sadece iki temel duygu yasadıklarını göstemiştir. Kompleks duygular bebek gelistikçe bu iki temel duygudan ayrışarak ortaya çıkar. Sevinç duygusunun memnuniyet duygusundan 3 aylıkken; kızgınlık, yalnızlık ve korku duygularının ise sıkıntı duygusundan sırasıyla bebek 4, 5 ve 6 aylıkken ayrıştığı bulunmustur (Abe & Izard, 1999; Feldman, 2007; Flom & Bahrick, 2006; Lewis, 1993) Yani, 3-4 aylik bebeginizin aglamasina, uykuyu ogrenmesi icin birkac gece izin verdiginizde onu duygusal olarak zorlamis olmuyorsunuz. Birkac gecelik aglamanin sonunda duygusal hicbir zarar gormedigi gibi gelisimi icin cok gerekli ve faydali olan deliksiz gece uykusunu otomatik olarak öğrenmiş oluyor bebeğiniz. Araştırmalar deliksiz gece uykusunu başaran bebeklerin zihinsel gelişim, motor gelişim, konsantrasyon-dikkat becerilerinin gelisimi, sosyalleşme ve duygu düzenlemesi bakimindan avantajli oldugunu gostermektedir (Goodnight, Bates, Staples, Pettit & Dodge, 2007; Morin, Bélanger & Fortier, 2006; Dahl, Pelhan & Wierson, 1991; Sadeh , Gruber & Raviv; 2002) Diğer taraftan uyku problemi yaşayan hem bebek ve çocuklarda hem de yetişkinlerde günlük işlevlerde düşüklük ve ruh hali bozuklukları görülme olasılığı artar. (Bonnet, 1995; Dahl, Pelhan, & Wierson, 1991; Josh, Gay, Masterson, & Bruce, 1991). Ayrıca, bebegi uzun gece uykusunu başaran ebeveynlerde çok daha az ebeveynlik stresi gorulmekte ve buna bağlı olarak bebekleriyle kurduklarıyla bağ ve sosyal etkileşim cok daha kaliteli olmaktadır (Meijer & Godfried,2007; Wolfson, Lacks, & Futterman, 1992; Sadeh, Flint & Tirosh, 2007; Meltzer, & Mindell, 2007). Bebeğe uyku eğitimi verip vermeme karari kesinlikle aileye aittir. Bu egitim konusunda soru isaretlerinizin olmasi ve ailelerin sorularina cevap bulmak icin arastirma yapiyor olması cok dogal ve kesinlikle takdir edilmesi gereken bir sey. Ancak, literature hakim olmadan parca parca bolumlerden sonuclar cikarmak yanlis yonlendirmeye sebep oluyor. Normal bir bebeğin 3-4 aydan itibaren gece boyunca 10-12 uyku uyuma ihtiyaci ve kapasitesi bulunmaktadir. Beslenmesi ile ilgili endişe duyuluyorsa bunu da uykuyu bozmadan çözmenin yöntemleri bulunmaktadır. Bebek gelisimi bilgimden ve ailelerle olan deneyimimden cikardigim bir sonuc olarak, tüm yeni ebeveynlere 3-4 aylik donemi gecmeden bebeklerine deliksiz gece uykusunu ogretmelerini ictenlikle tavsiye ederim. Sevgiler, Gelisim Uzmanı Psikolog Sinem Olcay. Kaynaklar Abe, J. A. & Izard, C. E. (1999). A longitudinal study of emotion expression and personality relations in early development. Journal of Personality and Social Psychology, 77, 566-577. Bonnet, M. H. (1995). Effects of sleep distruption on sleep, performance and mood. Sleep, 8, 11-19. Dahl, R. E. (1996). The impact of inadequate sleep on children's daytime cognitive functioning. Pediatric Neurology, 3, 44-50. Dahl, R. E., Pelhani W. E., & Wierson, M. (1991). The role of sleep disturbances in attention deficit disorders. Journal of Pediatric Psychology, 16, 229-239. Dixon, K. N., Monroe, L. J., & Jakim, S. (1981). Insomniac Children. Sleep, 4, 313-318. Feldman, R. (2007). On the origins of background emotions: From affect synchrony to symbolic expression. Emotion, 7, 601-611. Flom, R. & Bahrick, L. E. (2007). The development of infant discrimination of affect in multimodal and unimodal stimulation: The role of intersensory redundancy. Developmental Psychology, 43, 238-252. Goodnight, J. A., Bates, J. E., Staples, A. D., Pettit, G. S., & Dodge, K. A. (2007). Temperamental resistance to control increases the association between sleep problems and externalizing behavior development. Journal of Family Psychology, 21, 39-48. Hicks, R. A. & Pellegrini, R. J. (1977). Anxiety levels of short and long sleepers. Psychological Reports, 41, 569-570. Josh, M. W., Gay, T. J. A., Masterson, J. P., & Bruce, D. W. (1971). Relationship between sleep habits, andrenocortical activity and personality. Psychosomatic Medicine, 33, 499-508. Lewis, M. (1993). Self-conscious emotions: Embarrassment, pride, shame, and guilt. In M. Lewis & J. M. Haviland (Eds.) Handbook of Emotions. New York: Guilford Press. Meijer, A. M. & Godfried, L. H. (2007). Contribution of infants' sleep and crying to marital relationship of first-time parent couples in the 1st year after childbirth. Journal of Family Psychology, 21, 49-57. Meltzer, L. J. & Mindell, J. A. (2007). Relationship between child sleep disturbances and maternal sleep, mood, and parenting stress: A pilot study. Journal of Family Psychology, 21, 67-73. Morin. C. M., Belanger, L. & Fortier, E. (2006). Sleep, insomnia, and psychopathology. Canadian Psychology, 47, 245-262. Sadeh, A., Flint, E. & Tirosh, T. (2007). Infant sleep and parental sleep-related cognitions. Journal of Family Psychology, 21, 74-87. Sadeh, A., Reut, G. & Raviv, A. (2002). Sleep, neurobehavioral functioning, and behavior problems in early childhood. Society for Research in Child Development, Weissbluth, M. (2003). Sleep duration and infant temperament. Journal of Pediatrics, 99, 817-819. Wolfson, A., LAcks, P, & Futterman, A. (1992). Effects of parent training on infant sleeping patterns, parents' stress, and perceived parental competence. Journal of Consulting and Clinical Psychology, 60, 41-48.
Bence oturtması en zor olan gündüz uykusu. Bebek biraz sosyalleşmeye başlayınca, etrafta eğlenceli şeyler oluyorsa, uykuya dalmak istemeyebiliyor. Bu yüzden bu konuda çok azimli olup, hergün aynı saatte yatırmaya çalışmak lazım. Uyumuyorsa da çok direnmeyip, demek uyumayacaksın diye almakta fayda var. Yoksa gereksiz bir sinir savaşı olur.
Bizim gündüz uyku rutinimiz şöyle: Alp genelikle 7:00 veya 7:30 gibi uyanmış oluyor. 8:00'de süt saati, sonra da aktivite. Saat 9:30'a kadar böyle gidiyor. Hava güzelse dışarı çıkartıyordum ama artık uykudan hemen önce çıkartmayı bıraktım. Şöyle bir sakıncasını gördüm: Pusette erkenden uykuya geçiyor. Sonra da eve gelince gözlerini açıyor, bir daha da uyumuyor. Bu yüzden, eğer uykuya dalarsa, uyumasını istediğiniz süre kadar pusette gezdirmelisiniz ya da uyumasını bir şekilde engelleyip eve gelmelisiniz. Arası olmuyor. (Olan bebekler eminim vardır..) Pusette 15 dakika kestirdiği zaman, derin uykuya geçiyor ve bu bebeğe yeterli geliyor. Eve gelip yatırınca da uyumuyor. Bunu keşfettiğimden beri Alp'in uyku saatleri civarında onu pusetle çıkartmıyorum. Sling de aynı şekilde.
Saat 9:30 civarı, Alp'in yüzünde uyku işaretleri arıyorum: Esneme, gözlerini ovma, yüzünü omzuma sürtme, mızmızlanması.. Bunlar bazen 10:00'a doğru da oluyor, ben işaretleri bekliyorum. Zorla 9:30'da yatırmıyorum çünkü o zaman da nasıl olsa ancak uykusu tam gelince uyuyor, aynı şey oluyor. Ona daha önce belirlediğim anahtar kelimeleri söylüyorum. Uyku tulumunu giydiriyorum. Panjurunu kapatıp , ninni cd'sini koyuyorum. Kucağımda kulağına 1 dakika kadar şşşş yapıyorum. Ağzını emziğini verip yatağına bırakıyorum, odadan çıkıyorum. Kapısını iyice kapatıyorum. İlk 10 dakika fazla ses yapmamaya özen gösteriyoruz. Sonra normal ses düzenine geçiyoruz. Yani telefon, zil, müzik gibi gürültüler evde devam ediyor ama alıştığı için sorun olmuyor. Bazen odadan çıktıktan birkaç dakika sonra ağlıyor. O zaman geri dönüp, elime almadan yine şşşş yapıyorum, emziği düşmüşse emziğini veriyorum. Hemen susuyor ve genellikle de o sırada birden uyuyor. (Bebeklerin birden KÜT diye uykuya dalması ne kadar eğlenceli, değil mi?). Bazen de kendi kendine eğlenip mırıldanıyor. Dönencesiyle, tavşanıyla konusuyor, gülüyor.. O zaman odaya hiç girmiyorum. Kendi kendine konusarak uykuya dalıyor. 1.5 saat geçtikten sonra, uyanmadıysa ben uyandırıyorum. Eğer bütün gece uyuması isteniyorsa bu önemli. Daha sonra 12:00'de yine süt. Bir sonraki uyku 13:30 gibi. Aynı rutine devam. Yine 1.5 saat uyuyor ve uyandırıyorum. Kuralım şu: 16:00'dan sonra hiçbir şekilde uyumayacak. Olur da ögle uykusu kayar, ben yine de en geç 16:00'da kaldııyorum. Akşam 19:30'da yatağa bırakıyorum. Bu yüzden 16:00-19:30 arası hiçbir şekilde uyumasına izin vermiyorum. Başta zor oluyordu ama şimdi Alp de alıştı. Zor olmuyor. 19:00'da süt ve banyo, 19:30'da yatak..
Bu rutini oluştururken şöyle birşey yaptım. Alp'in odasında bir tahta var. Oraya Bu rutini sabahtan itibaren yazdım. Bütün yemek ve uyku saatleri ile. Böylece bütün ev halkı görecekti. O gün karar verdim ve rutine tam olarak başladım. Herkesten de bunu uymasını rica ettim. Bu konuda hiçbir sorun çıkmadı neyse ki.. Aile büyükleri de bunun önemini kavradı. Özellikle uyku saatlerine herkes dikkat ediyor, gelişlerini ayarlıyorlar. Yazılı olması nedense olayı daha dikakt çekici hale getirdi. Bunu tavsiye ederim..
 Uyku eğitimi kısmında bahsettiğim Ferber Yöntemi'ndeki ağlamaya itirazlar geliyor. Bu konuya bir açıklık getirmem lazım, yoksa ben de kendimi çok kötü hissedeceğim.. Bahsedilen ağlama, topu topu 3 gün süren, bebeğiniz 3-6 arasında ise 3 gün toplamında aşağı yukarı 1 saat süren bir ağlamaya izin vermedir. Bunun dışında hiçbir şekilde bebek ağladığında buna izin vermek değil. Şöyle anlaşıldıysa düzeltmek isterim: "Bebek ağlar, kendi başına bırakılır." Hayır, böyle birşey yok!
Devamını oku...
|
|