Doğum anı ve doğumdan sonraki ilk birkaç saat bebek-anne bağının kurulması açısından kritik saatlerdir. Hiçbir müdahale veya ilaç etkisi altında kalınmadan yapılan doğumlarda anne ve bebeğin karşılıklı salgıladığı hormonlar bu ilk aşkın kurulmasında hayati rol alırlar. Bu ilk aşk dolu sevgi bağının kurulabilmesi için doğal olarak doğan bu bebeklerin annelerinden uzaklaştırılmak yerine kordonu bile kesilmeden anne kucağı ile buluşturulması gerekir. Bu sayede doğumda bebekler üzerinde oluşabilecek psikolojik travmalar hiç yaşanmaz, bebek kendini güvende hisseder, sevildiğini hisseder.
Bu ilk dakikalarda anne-bebek bağının en kısa sürede kurulması artık tartışma olmaktan çıkmış insancıl ve bebeğe saygılı doğumun vazgeçilmez bir gerçeği olmuştur. Peki gerçekler bu kadar önümüzde olduğu halde
biz doktor ve ebeler doğum anına ve bebeğin doğumda yaşadıklarına ne kadar saygılıyız ?
Ülkemizde yapılan standart bir doğum anında bebeklerimizin yaşadıklarına bir bakalım..
Doğum odasında bir kargaşa, bir koşturmaca, bir gürültü hakimdir.
Doğum yapmak üzere olan kadına enerjisinin büyük kısmını açılma döneminde dikkatsizce harcadığından yorgundur.
Gebemize sürekli neler yapması gerekiği yüksek sesle anlatılmaktadır. Zaten panik bir halde olan gebemiz bu anlatılanların çoğunu duyamaz bile, tek yapmak istediği biran önce doğurup bu gerginlikten kurtulmaktır. (aslında farkında olmadan bebekten kurtulmaya çalışmaktadır.)
Bir de bizlerin daha çok ıkınması için dikkatsizce sarf ettiği "çabuk ıkın, bebeğin zor durumda, yoksa ölür.."gibi cümleler onun tedirginliğini ve başarısız olma ve bebeğini kaybetme duygularını arttırır.
Bu olumsuz şartlar altında bebeğimiz bir şekilde başını çıkarır...