SİTE: Ana Sayfa Op. Dr. Hakan Çoker ve Doğal Doğum Bir Hakan Çoker Doğum Klasiği Daha...
  • Increase font size
  • Default font size
  • Decrease font size
Arama

Hamileler Kulübü

Bir Hakan Çoker Doğum Klasiği Daha...

Adı Aylin. Tanıştığımızda 34 haftalık hamileydi. Normal doğum yapmak istiyordu ve doktorundan bu konuda yeterli desteği alamadığını düşünmüştü. Beni sitedeki yazılarımdan tanıyordu. Tanıştıktan sonra 1 günlük düşünme süresinin ardından doğumunu benim sorumluluğumda yapmak istediğini söyledi. Ona sunduğum şartların hepsine uyacaktı. Merkezimizdeki her kursa gelecekti. Zaten yıllardır yoga ve pilates çalışmalarına katılıyordu. Ebelerimden biri mutlaka onun yanında olacaktı.

Kurs sırasında kafasındaki bütün soru işaretlerine cevap bulmuştu. Kursa katılanlardan bir aile ile doğum yaşatma konusunda psikodrama çalışması yapılıyor. Kurs sırasında sorulduğunda kendisi istekli oldu. Çalışma sırasında Aylin doğum ortamının istediği gibi olmasına çalışırken eşi sadece fotoğraf çekiyordu. Karışmamam gerektiğini bildiğim halde dayanamayıp makineyi almak istedim;

“ Bırak ben çekeyim, sen eşinin yanında ol.”

Kabul etmedi. Doğumda da bunu yapacağını söyledi. Meğer önceden konuşmuşlar. Aylin de doğuma fazla karışmamasını, yardımına ihtiyacı olmadığını, fotoğraf çekmesinin yeterli olacağını söylemiş. Aylin her şeyi kontrol ettiği gibi doğumu da kontrol edebileceğini düşünüyordu.

Tahmini doğum tarihine 4 gün kala bir akşam saat 19:00 gibi beni aradı. Suyu geliyordu. Bebek iyi idi. Evde kalmasını ve sabah trafik geçtikten sonra hastaneye gelmesini söyledim. Birçok doktorun aksine erken suyu gelen gebelerde hiç bi r şey yapmadan 24 saat beklemeyi uygun buluyorum. Böylece doğumların %80’i kendiliğinden başlıyor ve ilaçsız bir doğum şansı oluyor. Ama sen misin böyle söyleyen… Doktor rahat olunca aile de senden rahat oluyor. Aylin o sabah önce kuaförüne uğramış. Saçlarını yaptırırken durumunu anlatınca çalışanlar panik olmuşlar. Aylin onları sakinleştirip bir yandan da doğumun bir hastalık olmadığını anlatmış.

Öğleden sonra Anne Dostu Hastane projesini başlattığımız İstanbul Cerrahi Hastanesine geldiler. Odalarına yerleştikten sonra muayeneye gittim. Kasılmalar yeni yeni başlıyordu. Gereksiz muayene edilmemesini, dolaşmakta özgür olduğunu, serum takılmasına ve aç kalmasına gerek olmadığını söyledim. O bir hasta değildi. Sadece doğumunun başlamasını bekleyen bir gebeydi.

Daha önceden yaptıkları plan gereği ailelerine haber vermediler. Böylece panik ve stres yapacak kişiler etrafta olmayacaktı. Gecenin ilerleyen saatlerinde haber verdiler ama bu sefer de odaya çıkmalarına izin vermediler. Buraya kadar iyi de bunları isteyenin doktor olduğunu söyleyerek bütün suçu bana yıkmaları pek hoşuma gitmedi. Doğumdan sonra anneler hala beni affetmemişlerdi.

Dalgalar sıklaşana kadar dolaştılar, kantinde oturdular. Hatta hastaneden kaçıp yakındaki alışveriş merkezini gezmeye bile gitmişler. Tabii ki bunlardan haberim ancak doğum sonrasında oldu.

Saat 20:00 gibi dalgalar sıklaştı ve ebemiz yanlarına geldi. Aylin saat 23:00’e kadar çok rahat olduğunu söyledi. Gelen dalgaları nefeslerle karşılıyordu. Ebe gerekli masajları yapıyordu. Mahremiyetine saygı duyuluyordu. Ama 8 cm açıklığın olduğu geçiş döneminde biraz umutsuzluğa kapıldı. Bana haber verdiler ve hastaneye gittim. Aylin yorulmuştu. Zihninde hayal ettiği doğum sınırlarını geçtiği için beyni ona oyun oynuyordu. Yapamayacağını söylüyordu. Belli ki daha fazla desteğe ihtiyacı vardı.

 Ona duyması gereken en önemli cümleyi söyledim: Bebeği sağlıklıydı ve ters giden bir durum yoktu.

Ardından hissettiklerini onayladım. Zor olduğunu ve yorulduğunu kabul ettiğimi söyledim. Ama hemen arkasından yapabileceğini söyleyerek çalışmalarını hatırlattım. Aylin zaten sadece biraz daha fazla destek arıyordu. Ağzından epidural veya sezaryen kelimeleri hiç çıkmadı.

Konuşmamızdan sonra yeniden ona güç geldi. Bedeni daha bir dikleşti. Bakışları yardım isteyen bir kadından çok, içindeki sesi dinleyen ve içindeki güce inanan başka bir kadının bakışlarına dönüştü. Yeniden doğumun o güzel sahnesine geri dönmüştü. Hem de tüm kararlılığı ile.

Saat 01:00 gibi beni telefonla aradılar. Aylin tam açıklıktaydı ve ıkınmaları hissediyordu. Aylin çok güzel ıkınmalarla bebeğini ilerletti ancak bebek son aşamayı bir şekilde geçemiyordu.  Her türlü ıkınma pozisyonunu denedik. 04:00’e kadar ıkınmaları devam etti. Bu aşamalarda bile onu fazla rahatsız etmemeye özen gösterdik. Ben dahil herkes yan odadaydık ve gerekli olmadıkça odaya giriş çıkışları azalttık. Hastane personeli de bizim hassasiyetimize hemen uyum sağladılar. Doğum için güzel bir ekip oluşmuştu.

Bu saatte artık herkes yorulmuştu. Aylin artık gelsin bebeğim diye bakıyordu. Baba yorgunluktan belini tutuyordu. Ebeler bu kadar saat doğum takibine alışık değillerdi. Ben ise beklemek ve veya müdahale etmek arasında gidip geliyordum. Ama bebek hep sağlıklıydı.

Aylin’e son 3 ıkınma şansını verdiğimi söyledim. Olmazsa ben artık yardım edecektim. 3 güzel ıkınma sonrası bebek yine gelmeyince yardım kaçınılmaz oldu. Arın bebek saat 04:20’de çok küçük bir vakum yardımı ile sağlıklı bir şekilde doğarak anne kucağı ile buluştu. Kordon bir kez boğazına sarılmıştı ama hiçbir bulgu vermemişti. Kordonu geç kesildi. Vakuma rağmen epizyotomi yapmayı gerek olmamıştı.

Her şey mükemmel derken Aylin’in ciddi bir kanaması başladı. Bazı doğumlardan sonra rahim erken toparlamayınca, atoni denilen bu tür kanamalar görülebiliyor. Derhal normal doğum organizasyonundan çıkılarak acil durum organizasyonuna geçildi. Bebeği anneden alarak babasına teslim ettik ve birlikte odaya çıkmalarını istedik. Rahim gerekli masajlar ve ilaçlarla müdahale edilince istenen kasılmayı gösterdi ve kanama durdu. Vakuma bağlı vajendeki ufak bir yırtık dikildi. 10 dakika sonra her şey normale dönmüştü.

Eve yeniden döndüğümde saat 05:30 olmuştu. Asistanlık günlerimin sabahları geldi aklıma. O yorgun sabahlarda pencereden İstanbul’un uyanışını seyrederdim. Aylin sayesinde  bir yandan başarının mutluluğunu, diğer yandan da geçmişin nostaljik gecelerinden birini yaşama şansım oldu.

Şimdi geriye doğru dönüp bu doğumu değerlendirdiğimde günümüz koşulları için ne kadar sabırlı bir ekip olduğumuzu görüyorum. Aile, doktor, ebe, personel…hepimiz bir ekip olduk ve Aylin’in istediği gibi bir doğuma kavuşabilmesi için özveri ile çalıştık. Zaten Anne Dostu Hastane kriterlerinin temelini bu felsefeler oluşturuyorlar. Önemli olan mümkün olduğunca az müdahale ile, doğal bir doğumun annenin tercihleri rehberliğinde sonuçlanması ve annenin doğumdan mümkün olan en az pişmanlıkla ayrılması. Doğumunu da hep güzel anılarla hatırlaması.  İtiraf etmek gerekirse birçok doktor veya hastanenin sorumluluğunda Aylin’in doğumu sezaryenle gerçekleşecekti. Nitekim kurslara rağmen, erken suları gelen gebelerimizin birçoğunun doğumu sezaryenle sonuçlanıyor. Oysa sabırla beklendiği takdirde doğumların kendiliğinden geçekleşebileceğini biliyoruz. Hem de ilaca bile gerek kalmadan.

Bunun yanında Aylin göreceli olarak zor bir doğum yaptı. 3-4 saat aktif ıkındı. Vakum takıldı. Doğum sonrası kanaması oldu. Ama gerek bir sonraki gün yapılan bir tanıtım filmi çekimlerinde, gerekse 1 hafta sonra geldiği kurumuzda doğumunu anlatırken hiç bunlardan bahsetmiyordu. O doğumunu güzel ve büyülü bir anı olarak hatırlıyordu. Yaşadığı zorlukların hepsini doğumun gerçeği olarak algılıyordu. Bana güveniyordu. Bu durumlarda gerekli müdahaleleri yapacağıma emindi. Aylin doğumundan sadece olumlu hatıralarla ayrılmıştı.

İçinde kalan tek negatif duygu olarak yeterli  ıkınamadığını düşünüyordu. Oysa 3 saat boyunca aktif olarak çok başarılı ıkınmalarla bebeğini çok güzel ilerlettiğini biliyduk. Bu duygu onun her şeyi kontrol edebilme ve başarma duygusu ile ilgili olabilir miydi?

Doğum ile ilgili 2 komik anımız da var. İlki Aylin ile ilgili. Kursta çeşitli ıkınma tekniklerini anlatıyor ve uygulatıyoruz. Aylin kursta bazı pozisyonları asla beğenmediğini ve yapmayacağını söylediği halde doğum boyunca hep beğenmediği bu pozisyonlarda rahat etti. Doğumun ne getireceğini önceden asla kestiremiyorsunuz. Diğer ilginç şey ise eşinin doğumun başında, tıpkı kursta yaptığı gibi fotoğraf makinesini hazırlamasıydı. Ona göre sadece fotoğraf çekecekti. Aylin’in ona pek ihtiyacı olmayacaktı. Ama  makineyi bir daha eline alma şansı olmadı. Çünkü Aylin onu hiç bırakmadı ve gerek açılma gerekse ıkınma döneminde hep eşine sarıldı. En büyük desteği eşinden aldı. Bu iki olaya da kendileri bile şaşırdılar.

Aylin’e doğumdan sonra ne öğrendiğini sordum. Cevap tereddütsüz geldi;

” Kontrol etmemeyi öğrendim. Her şeyi kontrol edebileceğimi düşünüyordum ama doğanın bizden güçlü olduğunu gördüm. Doğumun ve belki de hayatın çok da kontrol edilemeyeceğini öğrendim.”

Ne kadar doğru. Kontrol ederek ve düşünerek doğum yapmanız neredeyse imkansızdır. Doğum kontrolü doğaya devredeceğini ve içinizdeki güce güveneceğiniz doğal bir olaydır. Rahat bir doğumun sırrı bu kontrolü bırakma halinde gizlidir.

Hepinize korkusuz ve rahat bir doğum diliyorum.

Dr.Hakan Çoker

24.03.2011

{fcomment}

 

Jale Özen DDB

Doğumda Zamana Saygıya Dair


Doğumun zamanını beklemek ve doğumda da zamana saygı duymak... Süreci yaşamak ve hissetmek

İşte gene harika bir doğum.

Dr.Ahmet Akkoca' dan dinliyoruz:

42+1 haftada aramıza gelen Sofi bebek doğumda zaman...

Devamını oku...

Op.Dr.Hakan Çoker

LCCE(Lamaze Certified Childbirth Educator)

HP (HypnoBirthing® Practitioner) 

www.dogaldogum.com

 


1965 İstanbul doğumluyum. 1984 yılında Darüşşafaka Lisesi'nden mezun olduktan sonra 1984-1990 yıllarında İstanbul Tıp Fakültesinde tıp eğitimimi tamamladım. 1990-1994 yıllarında İstanbul Taksim Hastanesi'nde Kadın Hast. ve Doğum asistanlığımı tamamlayarak uzman oldum.

Devamı...


BEBEĞİM

Sütlaç Annesini TV de İzledi

Sütlaç Annesini TV de İzledi


Anne Olunca Anladım programı Kanal1  in konuğuyduk Dr. Hakan Çoker ile. Sevgili Hülya Yıldırım, bilinçli bir anne olarak kendini bu konulara adamış. Devamını oku...

More:

DOĞAL YAŞAM

Bebekli Piknik, Dere Çiftliği' nde Melekler

Bebekli Piknik, Dere Çiftliği' nde Melekler


Az kişiydik, öz kişiydik, Dere Çiftliğindeydik, bebeklerleydik, biraz üşüdük, fazlaca da terledik, gezdik, dereye düştük, bol bol yedik, içtik, uyuduk, uzandık, sohbet ettik, çilek topladık yedik, bal...

Devamını oku...
More:

JALE ÖZEN KİMDİR?

Kişisel Bilgiler:
Doğum: 1968-Kayseri
Uyruk: T.C.
Eğitim: 1993-1990 Marmara Üni. Güzel Sanatlar Fak. Tekstil Anasanat dalı-Giyim Bölümü
1989-1985 Ege Üni.Tekstil Müh. Fak. Tekstil Teknolojisi
1985-1982 İzmir Karataş Lisesi –Matematik Bölümü

CEP:0 537 327 00 06

Jaleozen68@gmail.com

Devamı...